Gazetecİ Vedat Yenerer’İn Yazisi.
Değerli okurlar,
geçenlerde Türkiye - Suriye sınırında uydu verilerine göre petrol denizi olduğu iddiasını yazmıştım.
Yazı sonrasında Silopi’de madencilik yapan Beşir Yılmaz aradı.
Yazacaklarımı lütfen iyi okuyun!
Beşir Yılmaz telefonda.
“Vedat Bey, gelin Silopi’de Cudi eteklerine sizi götüreyim de petrolü kendigözünüzle görün!” diyerek feryat ediyordu.
“Nasıl yani!” diye sorduğumda anlatmaya başladı.
“Biz aileden madenciyiz. Irak sınırında yaklaşık 300 km ya da birbaşka deyişle yaklaşık 150 milyon ton asfaltit madenibuldum... Bu madeni bir süre resmi olarak işlettikten sonra devlet 1978 yılında “kamulaştırıyoruz” diyerekel koydu. Rezervin de 50 milyon ton olduğu iddia edildi. Madem asfaltit rezervi az, neden elkoyuyorsunuz. Dünyanın neresine giderseniz gidin asfaltit maddesi bulunanher yerin altında petrolvardır. Silopi’nin altı da petrol denizidir. Yazaylarında etraftaki ocaklardan resmen petrol akar veHezil çayına karışır. Gelin görün! Sadece petrol değil, burada çok zengin uranyum ve nikel madeni de var"
— Nereden biliyorsunuz?
“Türkiye’deki analizlere güvenmediğim için madenin her tarafından örnekler alarak Almanya’ya bizzat götürdümve analiz yaptırdım. Raporları gönderdim size (Sonuçlar elimde Yatağan ve Tunçbilek’e göre iki mislirakamlar var) dünyanın en önemli uranyum madenlerindenbirisi buradadır ve aktif haldedir.”
Beşir Yılmaz’ın anlatacak o kadar çok şeyi var ki makineli tüfek gibi art arda sıralıyor.
Ben de zaman zaman araya girip soru soruyorum.
— Petrol olduğunu nereden biliyorsunuz?
“Bu bölgede İngilizler 1967–87 de petrol aramışlar.Açılan kuyulardan gökyüzüne doğru 100 metre kadarpetrol fışkırmış. Ardından kapatmışlar ve betonlamışlar. Benim madenimin yanında da bu kuyudan var ve vanasını gelin birlikte açalım eğer beton veciva basıp tıkamadılarsa bakalım ne kadar petrol fışkıracak. Dönemin köylüleri arasında hâlâ yaşayan görgü tanıkları var ve petrolün 100 metre kadarfışkırdığını görenler var.”
Beşir Yılmaz konuştukça pür dikkat dinlemeye devam ediyorum.
“Vedat Bey, asfaltit maddesi olan her yerde petrol vardır. Eğer petrol yoksa bana neden petrol çıkartma ruhsatı vermiyorlar? Musul ve Kerkük’ün rakımı 80–100 metre civarındadır. Cudi Dağındaki petrolümüz resmen Irak’a doğru akıyor ve baştaİngilizler ve ABD bunu biliyor.”
Beşir Yılmaz bugünlerde Silopi’ye bile zor gider hale gelmiş.
Devlet kamulaştırılacak diye el koyduğu madeni şimdi Turgay Ciner’in sahibi olduğu Park Holdinge devretmiş.
Durum böyle olunca, Yılmaz da dava üstüne dava açmış ve yürütmeyi durdurma kararı aldırmış. Eğer tekrar el konulursa AİHM’ YE başvuracakmış.
Kısacası madeninin peşini bırakmıyor ama artık bölgedeki aşiret ağaları da onun peşini bırakmaz hale getirilmiş.
Bütün dava tutanakları elimde okudukça dehşete kapılıyorum.
Şimdi sıkı durun...
Beşir Yılmaz, Başbakan Tayyib Erdoğan’a bu durum üzerine başvurmuş ve dilekçe vermiş dilekçede aynen şöyle yazıyor.
“Bürokrasi ve çeteler milletin hak ve hukukunu aramaktan bezdirmiştir. Televizyonda ve basındakikonuşmalarınızda hortumcu çetelerin ve bürokrasininüstüne gidilecektir” diyorsunuz Millet buna çokseviniyor. 25 yıldır gasp edilen madenimiz çete ve bürokratların, anayasa, kanunlar ve insan hakları hiçe sayılarak ihale yolu ile peşkeş çekiliyor. Allah’a ve sizin yüksek adaletinize sığınıyorum.”
Beşir Yılmaz devlet tarafından el konulan mallarını ve bunun karşılığında devletin verdiği parayı yazıya eklemiş.
1- 35 km yol yaptım.
2- 500 bin ton hazır çıkarılmış kömürüm var.
3- 3,5 milyon metreküp hafriyat yapılmış.
4- Mazot tankları.
5- Dinamit ambarı.
6- Kantar ve kantar binası.
Resmi olarak bana ait olan ve vergisini ödediğim madenimde bugüne kadar yaptığım işler ve halen bulunan demirbaş ve çıkarılmış maden için ödenen para da 5.800.8000 TL.
(Buna resmen gasp ve devlet terörüdenir!)
Beşir Yılmaz Başbakan Erdoğan’a yazdığıdilekçede devam ediyor.
“Bu para halen bankada duruyor. Buna rağmen Türkiye Kömür İşletmeleri ihaleyi adamlarına ve hortumculara peşkeş çekiyor”
Beşir Yılmaz’ın bu başvurusuna Başbakan Erdoğan bugüne kadar cevap vermemiş.
Beşir Yılmazdan al
ve
ABD bağlantılı şirketlere ver.
Uranyum konusu da bir başka skandal.
Güneydoğu resmen petrol denizi üzerinde ve Türkiye ABD Firmalarının peşinde “bize petrol bul”diye yalvarıyor...
İddialar devam ediyor:
6 mühendisin kafaları kesildi.
TPİK diye Türkiye Petrolleri’nin kurduğu bir kurum !yurt dışına petrol arama işlerine giriyor ve bugüne kadar milyar dolar zarar ediyor.
Beşir Yılmaz diyor ki:
“Kimin hain kimin işbirlikçi! olduğunu anlamak çok kolay!
Eğer bölgede petrol yok ise neden bana petrol çıkartma ruhsatı verilmiyor. Ruhsatı verin 800 metreden petrolü çıkartmazsam ben bu ülkeyi terk ederim. MTA yıllar önce sondaj yaptı, 480 metrede su bulundu ve ardından delici aletin ucu kırıldığı için sondaja son verildi. Herkes bilir sudan sonra petrol gelir. Biz yerli teknoloji ile 1200 metreye kadar sondaj yapabiliriz kimseye ihtiyacımızyok. İzni versinler siz görün petrol nasıl fışkıracak.”
Bu görüşmemizden bir gün sonra Beşir Yılmaz tekrar aradı ve Soma'da görevli bir mühendis ile görüşmemi isteyerek telefon numarasını verdi.
Adını burada yazmak istemiyor. Mühendis ile görüşmemde daha da çarpıcı gerçekler çıktı ortaya.
Altı ay kadar önce Cudi dağları eteklerinde bulanan 6 insan iskeletininne olduğunu bilip bilmediğimi sordu.
Ben de“bilmiyorum” dedim.
Mühendis ekledi...
“Bu iskeletler 18yıl önce Cudi Dağı'nda kaybolan 6 Türk petrolmühendisinin iskeletleri. Kafaları kesilerek öldürülmüş.”
Dondum kaldım.
Ne diyeyim.
Kendisi de mühendis olduğu için yalan söylemiyordur diyedüşündüm.
Ardından devam etti.
“Vedat bey Türkiye maden bakımından dünyanın en zengin ülkesi.
Siz Ödemiş yakınlarındaki Bozdağ’ ın dünyanın en büyük altın rezervi olan dağlarından biri olduğunu biliyormusunuz?
Ama bu madenleri kimse çıkaramaz.
Hatta bu konunun üzerine giden gazeteciler öldürüldü.
UğurMumcu ve Çetin Emeç’in öldürülmeden kısa bir süre öncebu madenler üzerine gittiğini biliyorsunuz herhalde...”
İlgiyle dinledim. O kadar çarpıcı şeyler anlattı ki, yazmaya sayfalar yetmez. İddiaların hepsinin belgeli olduğunu söyleyen bu mühendis, gazeteve televizyon kanallarında hiçbir gazetecinin bu yöndebir haber yapamadığını ve milletin resmen uyutulduğunu örneklerle anlattı.
Beşir Yılmaz’a son sözüm,
“Bana anlattıklarınızı Genelkurmaya anlatınız mı?” oldu.
Aldığım cevap da aynen şöyle.
“Vedat Bey her şeyi belgeleriyle birlikte birkaç kez askeri büyüklerimize anlattım ama bugüne kadar bir arpa boyu ilerleme kaydedemedik!”
Ne diyeyim, bu milleti korumaya yemin etmiş olanlar utansın!
Son sözüm:
“AB ABD, PKK’YI boşu boşuna özellikle bu bölgede güçlendirip milletin başına bela etmedi.
Bölgeye gelecek barış ortamı Türkiye’yi ekonomik AN olarak uçuracak gelişmelere gebedir!”…
Değerli okurlar,
geçenlerde Türkiye - Suriye sınırında uydu verilerine göre petrol denizi olduğu iddiasını yazmıştım.
Yazı sonrasında Silopi’de madencilik yapan Beşir Yılmaz aradı.
Yazacaklarımı lütfen iyi okuyun!
Beşir Yılmaz telefonda.
“Vedat Bey, gelin Silopi’de Cudi eteklerine sizi götüreyim de petrolü kendigözünüzle görün!” diyerek feryat ediyordu.
“Nasıl yani!” diye sorduğumda anlatmaya başladı.
“Biz aileden madenciyiz. Irak sınırında yaklaşık 300 km ya da birbaşka deyişle yaklaşık 150 milyon ton asfaltit madenibuldum... Bu madeni bir süre resmi olarak işlettikten sonra devlet 1978 yılında “kamulaştırıyoruz” diyerekel koydu. Rezervin de 50 milyon ton olduğu iddia edildi. Madem asfaltit rezervi az, neden elkoyuyorsunuz. Dünyanın neresine giderseniz gidin asfaltit maddesi bulunanher yerin altında petrolvardır. Silopi’nin altı da petrol denizidir. Yazaylarında etraftaki ocaklardan resmen petrol akar veHezil çayına karışır. Gelin görün! Sadece petrol değil, burada çok zengin uranyum ve nikel madeni de var"
— Nereden biliyorsunuz?
“Türkiye’deki analizlere güvenmediğim için madenin her tarafından örnekler alarak Almanya’ya bizzat götürdümve analiz yaptırdım. Raporları gönderdim size (Sonuçlar elimde Yatağan ve Tunçbilek’e göre iki mislirakamlar var) dünyanın en önemli uranyum madenlerindenbirisi buradadır ve aktif haldedir.”
Beşir Yılmaz’ın anlatacak o kadar çok şeyi var ki makineli tüfek gibi art arda sıralıyor.
Ben de zaman zaman araya girip soru soruyorum.
— Petrol olduğunu nereden biliyorsunuz?
“Bu bölgede İngilizler 1967–87 de petrol aramışlar.Açılan kuyulardan gökyüzüne doğru 100 metre kadarpetrol fışkırmış. Ardından kapatmışlar ve betonlamışlar. Benim madenimin yanında da bu kuyudan var ve vanasını gelin birlikte açalım eğer beton veciva basıp tıkamadılarsa bakalım ne kadar petrol fışkıracak. Dönemin köylüleri arasında hâlâ yaşayan görgü tanıkları var ve petrolün 100 metre kadarfışkırdığını görenler var.”
Beşir Yılmaz konuştukça pür dikkat dinlemeye devam ediyorum.
“Vedat Bey, asfaltit maddesi olan her yerde petrol vardır. Eğer petrol yoksa bana neden petrol çıkartma ruhsatı vermiyorlar? Musul ve Kerkük’ün rakımı 80–100 metre civarındadır. Cudi Dağındaki petrolümüz resmen Irak’a doğru akıyor ve baştaİngilizler ve ABD bunu biliyor.”
Beşir Yılmaz bugünlerde Silopi’ye bile zor gider hale gelmiş.
Devlet kamulaştırılacak diye el koyduğu madeni şimdi Turgay Ciner’in sahibi olduğu Park Holdinge devretmiş.
Durum böyle olunca, Yılmaz da dava üstüne dava açmış ve yürütmeyi durdurma kararı aldırmış. Eğer tekrar el konulursa AİHM’ YE başvuracakmış.
Kısacası madeninin peşini bırakmıyor ama artık bölgedeki aşiret ağaları da onun peşini bırakmaz hale getirilmiş.
Bütün dava tutanakları elimde okudukça dehşete kapılıyorum.
Şimdi sıkı durun...
Beşir Yılmaz, Başbakan Tayyib Erdoğan’a bu durum üzerine başvurmuş ve dilekçe vermiş dilekçede aynen şöyle yazıyor.
“Bürokrasi ve çeteler milletin hak ve hukukunu aramaktan bezdirmiştir. Televizyonda ve basındakikonuşmalarınızda hortumcu çetelerin ve bürokrasininüstüne gidilecektir” diyorsunuz Millet buna çokseviniyor. 25 yıldır gasp edilen madenimiz çete ve bürokratların, anayasa, kanunlar ve insan hakları hiçe sayılarak ihale yolu ile peşkeş çekiliyor. Allah’a ve sizin yüksek adaletinize sığınıyorum.”
Beşir Yılmaz devlet tarafından el konulan mallarını ve bunun karşılığında devletin verdiği parayı yazıya eklemiş.
1- 35 km yol yaptım.
2- 500 bin ton hazır çıkarılmış kömürüm var.
3- 3,5 milyon metreküp hafriyat yapılmış.
4- Mazot tankları.
5- Dinamit ambarı.
6- Kantar ve kantar binası.
Resmi olarak bana ait olan ve vergisini ödediğim madenimde bugüne kadar yaptığım işler ve halen bulunan demirbaş ve çıkarılmış maden için ödenen para da 5.800.8000 TL.
(Buna resmen gasp ve devlet terörüdenir!)
Beşir Yılmaz Başbakan Erdoğan’a yazdığıdilekçede devam ediyor.
“Bu para halen bankada duruyor. Buna rağmen Türkiye Kömür İşletmeleri ihaleyi adamlarına ve hortumculara peşkeş çekiyor”
Beşir Yılmaz’ın bu başvurusuna Başbakan Erdoğan bugüne kadar cevap vermemiş.
Beşir Yılmazdan al
ve
ABD bağlantılı şirketlere ver.
Uranyum konusu da bir başka skandal.
Güneydoğu resmen petrol denizi üzerinde ve Türkiye ABD Firmalarının peşinde “bize petrol bul”diye yalvarıyor...
İddialar devam ediyor:
6 mühendisin kafaları kesildi.
TPİK diye Türkiye Petrolleri’nin kurduğu bir kurum !yurt dışına petrol arama işlerine giriyor ve bugüne kadar milyar dolar zarar ediyor.
Beşir Yılmaz diyor ki:
“Kimin hain kimin işbirlikçi! olduğunu anlamak çok kolay!
Eğer bölgede petrol yok ise neden bana petrol çıkartma ruhsatı verilmiyor. Ruhsatı verin 800 metreden petrolü çıkartmazsam ben bu ülkeyi terk ederim. MTA yıllar önce sondaj yaptı, 480 metrede su bulundu ve ardından delici aletin ucu kırıldığı için sondaja son verildi. Herkes bilir sudan sonra petrol gelir. Biz yerli teknoloji ile 1200 metreye kadar sondaj yapabiliriz kimseye ihtiyacımızyok. İzni versinler siz görün petrol nasıl fışkıracak.”
Bu görüşmemizden bir gün sonra Beşir Yılmaz tekrar aradı ve Soma'da görevli bir mühendis ile görüşmemi isteyerek telefon numarasını verdi.
Adını burada yazmak istemiyor. Mühendis ile görüşmemde daha da çarpıcı gerçekler çıktı ortaya.
Altı ay kadar önce Cudi dağları eteklerinde bulanan 6 insan iskeletininne olduğunu bilip bilmediğimi sordu.
Ben de“bilmiyorum” dedim.
Mühendis ekledi...
“Bu iskeletler 18yıl önce Cudi Dağı'nda kaybolan 6 Türk petrolmühendisinin iskeletleri. Kafaları kesilerek öldürülmüş.”
Dondum kaldım.
Ne diyeyim.
Kendisi de mühendis olduğu için yalan söylemiyordur diyedüşündüm.
Ardından devam etti.
“Vedat bey Türkiye maden bakımından dünyanın en zengin ülkesi.
Siz Ödemiş yakınlarındaki Bozdağ’ ın dünyanın en büyük altın rezervi olan dağlarından biri olduğunu biliyormusunuz?
Ama bu madenleri kimse çıkaramaz.
Hatta bu konunun üzerine giden gazeteciler öldürüldü.
UğurMumcu ve Çetin Emeç’in öldürülmeden kısa bir süre öncebu madenler üzerine gittiğini biliyorsunuz herhalde...”
İlgiyle dinledim. O kadar çarpıcı şeyler anlattı ki, yazmaya sayfalar yetmez. İddiaların hepsinin belgeli olduğunu söyleyen bu mühendis, gazeteve televizyon kanallarında hiçbir gazetecinin bu yöndebir haber yapamadığını ve milletin resmen uyutulduğunu örneklerle anlattı.
Beşir Yılmaz’a son sözüm,
“Bana anlattıklarınızı Genelkurmaya anlatınız mı?” oldu.
Aldığım cevap da aynen şöyle.
“Vedat Bey her şeyi belgeleriyle birlikte birkaç kez askeri büyüklerimize anlattım ama bugüne kadar bir arpa boyu ilerleme kaydedemedik!”
Ne diyeyim, bu milleti korumaya yemin etmiş olanlar utansın!
Son sözüm:
“AB ABD, PKK’YI boşu boşuna özellikle bu bölgede güçlendirip milletin başına bela etmedi.
Bölgeye gelecek barış ortamı Türkiye’yi ekonomik AN olarak uçuracak gelişmelere gebedir!”…
-Alıntıdır.-
BİZ, KİMSENİN DÜŞMANI DEĞİLİZ;
BİZ, İNSANLIĞIN DÜŞMANLARININ DÜŞMANIYIZ !
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK