9 Eylül 2008 Salı

Uygur Türklerine Tarihi Uyarı


- Erdoğan ILGAZ-
Çin’in, Doğu Türkistan’da Uygur Türklerine yönelik politikalarını konjonktüre göre değiştirdiği, uluslararası arenada destek sağlamak amacıyla yükselen/alçalan değerlere göre yeni kavramlar/tanımlar geliştirdiği bilinmektedir.

Çin, 1980-1990’lı yıllarda meydana gelen olayları dünya kamuoyuna, “Uygur milliyetçi gruplara” atfederek duyurmuş ve bölgedeki insan hakları ihlali niteliğindeki uygulamalarıTerörle Mücadelebahanesiyle meşrulaştırmaya çalışmıştır.

Terör konusunda milat olarak kabul edilen ABD’deki 11 Eylül saldırılarının ardından Çin, ülkesinin de “Terörizm Kurbanı” olduğunu ileri sürerek Doğu Türkistan’daki grupları “Radikal İslami Terör Örgütleri” ile ilişkilendirmiştir.
Sonuçta Çin, “Ayrılıkçı Uygur Milliyetçi Gruplar” olarak tanımlanan oluşumları, 2001’den itibaren konjonktüre uygun şekilde “Radikal İslamcı Terörist” kalıbına oturtmuştur.

Başlangıçta uluslararası kamuoyunu yanıltmayı ve Uygur kültürünü yok etme çalışmalarını kamufle etmeyi planlayan Çin, betimlediği “Terörist Prototip” ile stratejik hamlesinde başarılı olması halinde, tahmin edemeyeceği ölçülede avantajlar sağlayacaktır.
Bu nedenle, Çin’in uygulamaya koyduğu “Radikal İslami Örgüt” tezgâhının öncelikle Uygurlar tarafından bilinmesi, bu çirkin oyunun bozulması için Uygurların kendilerine biçilen rolü oynamaması, kabul etmemesi ve bizzat Çin yönetimince istenen/beklenen tutum ve davranışlardan uzak durmaları gerekmektedir.

Göçebeliği terk ederek yerleşik düzene geçen ilk Türk boyu olan Uygur Türkleri, Kentleşme süreci ile medenileşme yönünde büyük aşamalar kaydetmiştir.
Türkçede medeni/çağdaş karşılığında “Uygar” kelimesinin kullanılması da, Uygurların medenileşme konusunda elde ettikleri başarıların bir sonucudur.

Ancak bugün Uygurlar, “dini kimlikleri” üzerinden kurgulanan bir senaryo ile “El-Kaide”, “Taliban” gibi karanlık olduğu kadar İslam dininin özüne/ruhuna tamamen aykırı eylemler gerçekleştiren örgütlenmelerle aynı kefeye konularak “Radikal İslamcı Terörist” yapılmak istenmektedir.
Din gibi ulvi bir konunun istismarı elbette yanlış.
Ancak, ne yazık ki dinin sömürülmesi anlamına gelen bu fesatlığı yapan ülke, grup ve şahıslar fazlasıyla mevcuttur.
Sıradan insanlar birey olarak dini kimlikleri üzerindeki spekülasyonlara karşı hassas/duyarlı veya kaygısız davranabilirler.
Bunu kişisel bir tercih olarak da değerlendirebilirler.
Ancak, bir Uygur için bu kadar basit değil.
Bütün yönleriyle analiz edildiğinde Uygurlar için meselenin bireyselliği aşarak ulusal boyuta ulaştığı görülmektedir.
Zira Çin, Suudi Arabistan, İran vs. gibi ülkelerin yanı sıra El-Kaide, Taliban gibi terör örgütlerinin Uygurlar üzerindeki emelleri Uygurların yok edilmesine yol açacaktır.

Çin Hükümetinin baskı politikasının, terörizmle mücadele boyutunu çoktan aştığı bütün dünya kamuoyunca bilinmektedir.
Çin’de meydana gelen insanlık dışı uygulamalara ilelebet göz yumulması beklenemez.
Ancak, mevcut baskı politikalarının devam etmesi sonucu gelişen “haksızlığa isyan psikolojisi”, Çin dışında faaliyet gösteren Uygur kökenli bazı gruplar ve onları “maşa” olarak kullanan ülkeler tarafından bulunmaz fırsat olarak değerlendirilmektedir.
Dilini, dinini ve kültürünü insanca yaşamaktan başka bir arzusu olmayan Uygur Türklerinin bu doğrultudaki talepleri “Şeriat mücadelesi” şeklinde yapılandırılarak istismar edilmektedir.
Bu kapsamda, Olimpiyatlar öncesi “Doğu Türkistan İslam Partisi/Hareketi” adıyla Kaşgar’da gerçekleştirilen eylemlerin de, Çin’in Doğu Türkistan’da otoritesini sağlamlaştırmasına ve asimilasyon politikalarına hizmet ettiği düşünülmektedir. ,

Üzüntüyle belirtmek gerekirse; Uygur Türkleri üzerinden hain planlar tasarlayan grup ve ülkelerle irtibatlı şahıslar, Türkiye’de de çalışmalar yürütmeye başladılar. Kurdukları veya bir şekilde ele geçirdikleri dernekler vasıtasıyla çalışmalar yürüten bu şahıslar, Kayseri ve İstanbul/Zeytinburnu’nda toplu halde yaşayan Uygur Türkleri arasında nifak yaratmaktadırlar.

Gündelik yaşamlarındaki tutum/davranışlarıyla, Türkiye’ye geldikleri ülkelerle mevcut irtibatlarıyla, yürüttükleri çalışmalar için gereken maddi kaynakların kimler tarafından ve nasıl finanse edildiğinin dikkate alınmasıyla amaçları ve kim oldukları rahatlıkla anlaşılan bu şahısların, bir an evvel Uygur cemaatinden soyutlanması elzemdir.
Aksi halde Uygur Türkleri, tıpkı Çeçen örneğinde olduğu gibi; Batılı ülkeler de dahil tüm dünyanın sempatisi/desteğini kaybedecekler ve mücadelenin “Dini Motif” ile şekillendirilmesi halinde birden bire yapayalnız kalacaklardır.

Tüm Uygur kardeşlerimize bu tarihi uyarıda bulunmayı bir borç biliyor, Uygur halkına en büyük kötülüğü yapan/yapacak kişi/kurum/ülke kısacası ne varsa hepsine karşı ihtiyatlı ve dikkatli olmalarını gönülden arzu ediyoruz.

http://www.hakimiyetimilliye.org/index.php?news=2993

-Alıntıdır.-