21 Şubat 2009 Cumartesi

68′i, 78′i kirletmeyin !!!

Rıza Zelyut - Güneş
Şubat 21, 2009

Dün Yeni Çağ Gazetesi’nde Selcan Taşçı’nın sayfasında görünce beynimden vurulmuşa döndüm.
68′liler Dayanışma Derneği ve Devrimci 78′liler Federasyonu, Ulaş Bardakçı kardeşimin 37. ölüm yıldönümü için bir ilan hazırlamışlar.
Buraya kadar gayet iyi…
Ulaş Bardakçı ile aynı fikirleri paylaşan birisi olarak; onu ananları selamlıyorum.
Lakin; beni kahreden şey; bu ilanın Taraf isimli gazetede yayımlanmış olmasıydı.
68′liler!
Devrimci 78′liler!
O tarihlerde taşıdığımız ruhu 2009 yılının şubat ayında da taşıyor muyuz?
Ben taşıyorum…
Mezara kadar da taşıyacağım…
Bu yazım da senedim olsun.
Ulaş Bardakçı’nın, Mahir Çayan’ın, Deniz Gezmiş’in adlarını her andığımda gözlerim dolar…
Ayrıca gururlanırım…
Lakin; halkımız için kendini çıra edip yakan bu dostlarımın yaptıklarını ve düşüncelerini doğru algılamak gerekiyor.

Bir: Bunların tümü antiemperyalisttiler. Yani Amerika’ya da Avrupa’ya da karşıydılar.

İki: Bunların tümü Kemalisttiler. Kemalizmin halkçı-devrimci kanadını temsil ediyorlardı.

Üç: bunların tümü; dünya genelinde de ezilen halklardan yana idiler; yani ABD’ye küresel anlamda da karşı idiler.

Dört: Bunların tümü; aklı temel alan, laik bir dünya görüşünü savunan, cumhuriyetçi gençlerdi.

Beş: Bunlar, Türk halkının ahlaki değerleri ile donanmışlardı.

Altı: Bunlar; kaynağı belirsiz bir kuruş yememişlerdir.

Peki; ilan verdikleri Taraf nedir?

Bir: Ahmet Altan denilen; ahlaksız bir adamın elindedir

İki: taraf; Fethullahçılar tarafından basılmakta ve desteklenmektedir. Yani tarikatçi, gerici güçlerin yayımladığı bir organdır.

Üç: Taraf; Amerikan güdümlü Gladyo’nun yayın organıdır. Oraya; hiç kimsenin ulaşamayacağı özel haberler sızdırılmaktadır.

Dört: Taraf; emperyalizme tek eleştiri getirmemektedir ve ora ile birlikte yürümektedir.

Beş:Taraf; modern yaşam biçimini bize armağan eden cumhuriyet rejiminin baş düşmanıdır.

Altı: Taraf’ta Türk halkının ahlaki değerleri değil sapık Ahmet’in ahlaki değerleri geçerlidir.

Yedi: taraf; ABD’nin; AB’nin ve alaturka faşizmin bir numaralı destekçisidir.

Sekiz: Taraf; devletimizin içine çöreklenmiş olan gerçek çetenin (Gladyo) gizlenmesi için görev yapmaktadır.

Ergenekon çetesi adı altında bazı döküntülerin öne çıkartılmasının sebebi budur.

Bu yüzden Taraf; Ulaş Bardakçı’yı katleden çetenin günümüzdeki sözcüsüdür.
Ey devrimci arkadaşlar; ne oluyor size?
Yoksa; Ufuk Uras’ın hayaleti sizleri de mi esir aldı?

***
Hedef Doğan değil, basınElimizi vicdanımıza koyup düşünelim:

Doğan Yayın Holding’in yüzde 25′lik hissesi o günkü parayla 700 milyon YTL’ye Alman Axel Springer Medya Grubu’na satılıyor.
Ülkemize iyi bir para giriyor.
Defter kayıtlarına göre para 2007′nin 2 Ocak günü alınıyor.
Maliye müfettişi ise siz bu parayı Aralık 2006′da aldınız, diyor.
Yoruma dayalı olarak Doğan Yayın Holding’e ceza kesiyor.
Kesilen ceza 826 milyon TL.
Yani, şirkete kesilen ceza, onun kasasına girenden daha fazla…
Eğer ortada suç varsa ceza olsun…
Lakin; böyle uluslararası bir şirketin vergi kaçırmaya kalkıştığına beni kimse inandıramaz.
Hele hele hükümet ile çatışma halinde iken…
Uzan örneği ortada dururken…
Tarihlere yeniden bakın…
Rakamlara yeniden bakın…
O zaman; bu cezanın mali ceza değil, siyasi ceza olduğunu anlarsınız…
Maliyenin bu cezasını AKP’li Nurettin Canikli’nin savunması, bunun göstergelerinden birisidir.
Unutmayın ki basını susturulmuş bir ülke; Hitler faşizmine teslim olmuş bir ülkeden farksızdır.
Bugün Doğan Holding’i batırırlar; yarın sıra başka birisine gelir.
Gerçeği görelim: Medya grupları teslim alındıktan sonra sıra sermaye gruplarına gelecektir.
Onun için kimse başını kuma gömerek bu fırtınayı geçiştireceğini de sanmasın…Alafranga faşizmin Alaturka taklitçilerini demokrasi üretim merkezi gibi gören veya göstermeye çabalayan Doğan Yayın Grub’ndaki o liberallere de bir çift sözüm var: Din üzerinden yürüyen hiçbir siyaset demokrasiyi geliştirmez, diye yazdım; inanmadınız.
Beslediniz; büyüttünüz; şimdi yavrunuz canınızı almaya kalkışıyor
Gerçek Ergenekon’un ne olduğunu acaba anlayabildiniz mi?

-Alıntıdır.-
http://www.ilk-kursun.com/2009/02/21/68i-78i-kirletmeyin-riza-zelyut-gunes/

Amerikan Elçisi, Dışişleri’nde Türk diplomatlara ders veriyor!

ARSLAN BULUT, YENİÇAĞ, Şubat 21, 2009
Abant Platformu, diyalog diye diye sonunda “Kürdistan” devletinin tanınması için kamuoyu oluşturmak görevini de üstlendi.
Erbil’deki toplantıya götürülen gazeteciler de Kürdistan kelimesinin kullanımını normalleştirmeye çalışıyor.
Sonuç bildirisinde, Ankara ve Erbil’de karşılıklı elçi bulundurmanın faydalı olacağı maddesi vardı.
CIA’ya fikir üreten Henry Barkey de son olarak Obama’ya sunduğu rapordaTürkiye’nin Kürdistan’ı tanımasıiçin baskı yapmak gerektiğini belirtmişti.
Ve İngiltere’nin Ekonomist dergisi, Erbil’deki Abant toplantısını, “Alışılmışın dışında yeni bir dostlukbaşlığı ile değerlendirdi.
Haberde, toplantıda Türkiye’nin Musul Başkonsolosu Hüseyin Avni Botsalı’nın da bulunduğu hatırlatıldı ve Botsalı’nın Kürt bayrağı önünde konuşma yapmasının Türkiye’nin Iraklı Kürtlere olan yaklaşımında bir değişime işaret ettiği belirtildi.
* * *
Haberde bir de uydurmaya yer veriliyor.
Kerkük’teki Türklerin bölgeye Osmanlı döneminde yerleştirildiği iddia ediliyor. Halbuki, Erbil’deki atabeylikler Osmanlı’dan öncedir.
Hatta İslam toplumlarındaki mevlid geleneğini Erbil’e muhteşem bir dönem yaşatan Türk atabeyi Muzafferüddin Gökbörü başlatmıştır.
Gökbörü’nün ölüm tarihi 1232’dir.
Gökbörü’nün çok büyük masraflarla tertip ettirdiği mevlid şenlikleri, bütün Müslüman ülkeler için bir başlangıç kabul edilmiştir.
Bu merasimlerden sonra, İslâm dünyasında mevlid yazma geleneği başlamıştır. Bursa Ulu Camii imamı Süleyman Çelebi, bugün mevlidlerde dinlediğimiz mevlidi 200 yıl sonra yazmıştır.
* * *
Türkiye bir taraftan Rusya ile Ruble-TL üzerinden ticaret yapmak için anlaşma yapıyor, diğer taraftan ABD’nin yeni büyükelçisi Jeffrey, Dışişleri Bakanlığı’nda genç diplomatların eğitimine katılıyor!
Haberin kaynağı, Türk Dışişleri Bakanlığı değil, doğrudan Amerikan Büyükelçiliği’dir.
Büyükelçiliğin internet sitesinde halen yayında olan habere bakınız:
Büyükelçi Jeffrey Türk Dışişleri Bakanlığı’nda Yeni Diplomatlarla Konuştu.Büyükelçi Jeffrey, Türk Dışişleri Bakanlığı’nda yeni diplomat kadrosuna hitaben yaptığı konuşmada, Türkiye ile ABD arasındaki yakın ikili ilişkilere vurgu yaptı. Büyükelçi Jeffrey, yabancı dil öğrenmenin kritik önemini, ve hassas ama elzem olan uzlaşma ve müzakere yeteneklerini geliştirmenin önemi gibi konuların altını çizerek, uluslararası ilişkiler alanındaki 40 yıllık kariyeri boyunca yaşadığı bazı deneyimleri paylaştı. Görüşmede, Büyükelçi Jeffrey ve yeni Türk diplomatlar, Irak’taki iyileşen durumu, Türkiye ve Ermenistan arasındaki gelişme gösteren temasları, NATO’nun Afganistan’da aşması gereken zorlukları, ve Obama yönetiminin İran ve Rusya gibi ülkelerle yeni diyalog yaklaşımı gibi geniş bir yelpazedeki ikili ve küresel konulara değindiler.”
* * *
Haberde, Amerikan Büyükelçisi’nin Türkiye’nin Dışişleri Bakanlığı’nda yeni diplomatlara eğitim verdiği anlatılıyor.
Bu arada “Irak’ta iyileşen durum” da öğretiliyor!
Yani Büyükelçi, Obama’nın telefonda anlatamadığı ayrıntıları, Türk diplomatlara ezberletiyor.
“Monşer” diye Türk diplomatları küçümseyen Tayyip Erdoğan’ın başbakan olduğu bir dönemde Amerikan Büyükelçisi, Türk Dışişleri Bakanlığı’nda ders veriyor!
Herhalde bu kriz ortamında genç diplomatların hepsini birden Amerika’ya gönderemediler!
Jeffrey’i davet ederek ders verdirmek daha ucuza mal oluyor!
Bu durumda monşer kim?

-Alıntıdır.-
http://www.ilk-kursun.com/2009/02/21/amerikan-elcisi-disislerinde-turk-diplomatlara-ders-veriyor/

16 Şubat 2009 Pazartesi

Yeni Osmanlıcılık Tuzağı (1) ! İZMİR'den Türkiye'ye!

ESKİ TAPU KADASTRO GN. MD. YRD.SI
ORHAN ÖZKAYA'NIN
ÖNEMLİ 2 UYARISI‏

UZUNADA…
Ege Körfezi'nin girişinde, sanki bir şişenin ağzındaki tıpa gibi körfezi kapatan ve koruyan Uzunada (Kösten), İngiliz Büyükelçiliği'nin de çabalarıyla iki İngiliz mirasçı tarafından Türk Hükümeti aleyhi ne açılan dava ile istenmektedir.


Urla Asliye Hukuk Mahkemesi' nde yıllardır görülmekte olan dava, sonuçlanmak üzeredir.

Bu davayı, ilgililer kaybettikleri taktirde Lahey'e götürmek üzere işi sıkı tutuyorlar.

Bu dava, Lahey'de kazanıldığı taktirde arkasının geleceği kesindir.

İzmir'deki İngiltere Konsolosluğu'nun 30 Temmuz 2002 tarihli belgesine göre; İngiliz tebaasından Anthony Edvards oğlu Ed vard'ın mirasçısı Bayan Gwynneth Antoniette Giraud (İzmir çevresinde Jirolar olarak bilinen Levanten aile), içinde Deniz Kuvvetleri'nin üssü bulunan Uzunada ile birlikte 6 983 dekarlık 1896 tarihli İzmir Urla ilçesine ait tapu kaydını, Milli Savunma Bakanlığı, Milli Emlak Genel Müdürlüğü ve Tapu Ka dastro Genel Müdürlüğü tarafından işleme koydurmuştur.
Şimdilik olumsuz yanıt almalarına karşın işin takibini, Urla Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açtıkları dava ile sürdürmektedirler.


Bu durum devletin üst birimleri tarafından derhal geri çevrilip gerekli cevap verilmesi gerekirken, yerel birimlere kadar intikal etmesi, ilgili tapu kaydının uygulanıp uygulanmayacağının soru konusu yapılması ve mahkeme yollarının aranması son derece düşündürücüdür.

Kaybetmeleri halinde davayı Avrupa İnsan Hak ları Mahkemesi'ne taşıyacakları kesindir.

1867 tarihinde çıkartılan "Ecnebilerin Toprak Edinmeleri"ne ilişkin yasayla, Ege Bölgesinde toprak satın alan yabancılar sıraya gireceklerdir.

1896-1897 tarihlerin de, Osmanlı döneminde Rum reayaya ait olan arazinin, satış yoluyla, İngiliz tebaasından olan Anthony Edvards' a geçtiği ve adı geçenin oğlu olduğunu iddia eden Edvard'ın, mirasçı olarak yetkili mercilere yaptığı talebi hâlâ gündemdeki yerini korumaya devam ediyor.

06.11. 2003 tarihinde Milli Savunma Bakanlığı'na yapmış olduğu başvuru,Tapu-Kadastro Genel Müdürlüğü'ne intikal ettirilmiş, konu ilgili yerel birime aktarılmış.

Yapılan inceleme sonucunda ilgili talebe, hiçbir yasal dayanağının olmadığı belirtilerek ret yanıtı verilmiştir.

Gerek Milli Savunma Bakanlığı ve gerekse Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, Rumlardan satış yoluyla Haziran 1313 tarih ve 12-32 nolu tapu kayıtlarıyla Anthony Edvards oğlu Edvard'ın 6/10 hisse ile sahip bulunduğu kayıt toplamının 6983 dekar olduğunun araştırılmasını ilgili mahalli biriminden istemiştir.

Yine, 4/10 hissesinin akıbetinin tespit edilemediği, geldi kütük kayıtlarının 950 dekar olduğu halde 6983 dekara nasıl çıktığının anlaşılamadığı belirtilerek, kayıt kapsamı yerlerin kadastro çalışmaları esnasında hangi işleme tabi tutulduğunu sormuşlardır.

Tapu kayıt maliklerinin veya mirasçılarının Lozan Anlaşması yürürlüğe girdiği tarihinden önce firari ve mü tegayyip (kayıp) eşhastan olup olmadığını da soru konusu yapmışlardır.

Bütün bu hususlar ayrıntılı olarak ilgili birim tarafından, ayrıntılı bir şekilde araştırılıp, incelenmiş ve ret yanıtı verilmiştir.

İzmir' in Urla ilçesinde tüm kadastro çalışmaları 1977 tarihinde sona ermiş ve dilekçe konusu yapılan Uzun ada, Hazineye yazılmıştır.

Yazı konusu yapılan ve Edvard tarafından kendisine atası Anthony Edvards tarafından kaldığını iddia ettiği 6983 dekarlık arazinin içinde kalan, üzerinde Deniz Kuvvetleri mizin üssünün bulunduğu Uzunada,
1957 yılında Milli Savunma Bakanlığı'na tahsis edilmiş ve Mali ye Hazinesi adına 292.500 m2 olarak tapuya tescillidir.

DAVANIN LAHEY'E TAŞINMASI GÜNDEME GELEBİLİR
AB sürecinde, son yıllarda ısıtılıp ısıtılıp önümüze konan bütün bu iddialar, "Kurtuluş Savaşı"yla çözülmüştür.

Tarihte," Düyun-u Umumiye" nedeniyle 1867 yılında çıkartılmış olan "Yabancıların Mülk Edinmesi" ne dair Kanun, sadece Ege Bölgesi'nde İngilizlerin 1 milyon dekar arazi almalarına olanak sağlamıştır.
Yunanlılar ve diğer yabancılar hariç.
Onlarla birlikte bu rakam tüm Anadolu topraklarında 6-7 bin km2'yi bulmaktadır.

Tüm bu emperyalist talanı "Kurtuluş Savaşı" yla yırtıp attık.

Yeniden, bunların pilot uygulama amacıyla gündeme getirilmesi ve açılan davanın,Urla Asliye Hukuk Mahke mesi'nde kaybedilmesiyle birlikte Lahey Adalet Divanına taşınması gündeme gelebilir.

Böylece, ilerde yeni Loizidou davalarının doğmasına zemin hazırlanmış olur.

Görülmekte olan dava, sürekli ertelenmekte ve İzmir Sulh Hukuk Mahkemesi'nde açılmış olan "veraset" davası sonuçlanmış ve bir mi rasçı daha davaya eklenmiştir.
Bu da, Olivia Johns'dur...

Bu dava, mahkeme tarafından Ankara Üniver sitesi'nde görevli 3 profesöre bilirkişi olarak gönderilmiş sonuç olarak; 2 frofesör Türkiye aleyhine ve bir profesör de lehine rapor vermiştir.
Dava halen sürüyor.
Önümüzdeki günlerde,
Uzunada'da fitili sessizce yanan bir bombanın patlaması kaçınılmaz görünmektedir.

Orhan Özkaya
--------------

*** SHELL ***

Doğu ve Güneydoğu'da
"feodal toprak mülkiyeti"ne karşı topraksız köylülerin geliştirmekte oldukları, "Topraksızlar Hareketi",
AB normları bahane edilerek kesilmekte

Diyarbakır'ın Bismil ilçesi nin Aslanoğlu köyünün 12 bin 257 dekar arazisi ile komşu dört köyün toplam 74 bin de kar arazisi ağa Nevaf Kahraman'ın işgali altında…

Sadece Cumhuriyet (Aslanoğlu) köyü arazisi üzerinde
Shell' in 18 adet petrol kuyusu ve 101 adet de arama ruhsatı bulunduğu
yine köylüler, muhtar tarafından belirtiliyor.

Dev tankerlerle, köyün eteklerinden uzanan boru hatlarıyla petrolü çekiyor.

Tıpkı kan damarlarımızdan kanımızı iğneyle çeker gibi…

99 yıllığına ruhsat almış.
Ağaya ödediği kira bedeli sır

Bütün bölgede petrol olduğu bilinen bir gerçek...

"Shell, düşük rezervli yataklara yatırım yapmayacak kadar akıllıdır" diyor, köylüler.

Kuyuların 3 adedi köyün 980 dekarlık merası üzerinde;
mera da ağanın işgali altında.

Bismil Kaymakamlığı "El Atmanın Önlenmesi (Meni Müdahale)" hükümlerine göre teknik bilirkişiye yerinde resmi ölçü yaptırarak durumu harita ve rapora bağlamış.

Bu rapora göre ağanın meraya tecavüz ettiği kesinleşmiş durumda.

Meranın tamamını işgal etmiş ve Shell'e bu araziyi kiralamış.

Yapılması gereken bu tecavüzün kaldırılarak meranın köy muhtarlığına teslim edilmesidir.

Shell ile köy muhtarlığı muhatap durumdadır.

Bundan sonraki kira bedelinin muhtarlığa ödenmesi;
bugüne kadar ağanın aldığı kira bedelini de muhtarlığa geri vermesi gerekir.

Köylüler ağanın böyle bir duruma rıza göstereceğini ifade ettiğini belirtiyorlar.

Başka bir anlaşmazlık konusu da;
köyün 12.257 dekarlık arazisinin ağa tarafından işgalidir.

Ağanın, 20 yıldan beri çekişmesiz ve aralıksız (nizasız ve fasılasız)
bu arazileri kullandığını iddia etmektedir.

Köylüler de atalarından bu yana 100-150 yıldır kullandıklarını belirtiyorlar.

Ancak Bismil Tapu Sicil Müdürlüğü'ndeki tapu kayıtlarına göre ise ağanın tapulu arazisi 4.900 dekar, köylülerin 868 dekar geri kalan 5.743 dekar arazi ise Maliye Hazinesi adına kayıtlı durumda.

Köylüler ağanın tapulu arazilerine itiraz etmemekte,
hazineye ait araziyi atalarından bu yana kendilerinin kullandığını bunu devam etmesini ve Maliye Hazinesi'ne de kira (ecri misil) ödemeye razılar.
Ağa, bu arazilerde bulunan petrol kuyularının da kirasını alıyor.

Yapılacak iş; bütün bu somutlaşmış durumun uygulanması, köylülere kendi lerine ait 868 dekarlık arazinin yetmediği ortada duran bir gerçek olduğuna göre, yüz yıllardır kullandıkları arazilerin kendilerine verilmesidir.

Yakındaki Sinan köyü ile çevredeki tüm köylerin arazisi ağaların işgali altında.

Köylülerin,
Anayasa'nın 44. maddesi hükümlerine karşın hâlâ topraksız bırakılması açıklanabilir bir durum değildir.

Bu köylerin ölülerini gömecek mezarlıkları dahi ağanın mülkü.

Aslanoğlu köylüleri Lozan'a, Cumhuriyet'e, Devlet'e ve ülkenin bölünmez bütünlüğüne sahip çıkıyorlar.

Teröre geçit vermiyorlar.

İsimlerini de "Cumhuriyet Köyü "olarak 29 Ekim Cumhuriyet bayramın da değiştirdiler.

Köylülerin toprak reformu talepleri genelgelerle,
AB dayatmalarıyla bastırılmak isteniyor.

Halkın kurduğu ve kendi varlık nedeni olan "Devlet"inden destek istiyor.

Bölgede bir an önce "toprak reformu" yapmak şarttır; bu terörün de belini kıracaktır.

Şemdinli, Yüksekova ve diğer tezgâh lanan olaylar bu bölgenin Barzanileştirilme tuzaklarına açık hale getirilmek istendiğini gösteriyor.

Bu oyunlar, TSK ve Devlet'e yönelik kışkırtmalardır.

Ülkemiz ancak "Atatürk"ün çizdiği "devletçi", "devrimci" ve "karma ekonomik" yapıyla çıkış bulabilir.

Yoksa halkın, ne bayrağı dikecek ve ne de "…en büyük asker, bizim asker!.." diye vatan için gönderdiği biricik "Mehmet" ini yatıracak toprağı kalacak!..
Orhan Özkaya

------
Ek Not: Biliyorsunuzdur da tekrarda fayda var,kucuk bir kac not... Sozu edilen Izmir'deki Levanten aile at yarışlarında da kupalı koşusu (WilliamGiraud Kupası) olan aile. Sozu gecen 1867 tarihli kanun ise -Hicri 7 Safer 1284 tarihli olduğu icin- 7 Safer Kanunu olarak bilinen kanun... (kisayolu http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/1063.html ) Izmir'e nicin "Gavur Izmir" denildiginin sirri da bu kanunda sakli... (belki daha once okudugunuz ekteki kitabin ilgili sayfalari -75-79- yine ekte) Bugunlerde tekrar revacta olan Yeni Osmanlinin ne oldugunu anlamak icin eger okumadiysaniz ekteki kitabi okumaniz dilegiyle...

Son Nokta Notu: yukarıdaki html sayfası, nedense, kullanılamaz oldu. Biz de, http://www.hukuki.net/kanun/20.01.frameset.asp adresinden edindiğimiz, sözü geçen kanunu buraya ekledik.

***

126-7
ECANİBİN HAKKI İSTİMLAKİ KANUNUNUN BİRİNCİ
MADDESİNDE İSTİSNA OLUNAN EŞHASIN EMLAK
VE ARAZİSİNE MAHSUS KANUN (1)
Kabul Tarihi : 21 Şubat 1298; 25 Rebiülahır 1300
Yayımlandığı Takvimi Vakayi : Tarih: - Sayı: -
Yayımlandığı Düstur : Tertip: 1 Cilt:3 (Zeyl) Sayfa: 96

Madde 1 - Anasıl tebaayı Osmaniyeden iken Tabiiyeti Osmaniye Kanununun
neşrinden mukaddem tebdili tabiyet etmiş olupta senedatı ahdiye mucibince
tarafı Devleti Aliyyeden tabiiyeti ecnebiyeye duhulleri kabul ve tasdik
olunmuş olanlar ve kanunu mezkurun neşrinden sonra ahkamına muvafık surette
tebdili tabiyet edenler, Ecanibin istimlakine dair, 7 Safer sene 1284 tarihli
kanunun vezaifi mahsusa tahtında tayin eylediği kaffei hukuktan müstefit
olurlar. Ancak tabiiyetine girdikleri Devletin zikrolunan İstimlak Kanununa
merbut mazbatayı imza etmiş olmaları şarttır.

Madde 2 - Devleti Aliyyeden mezuniyeti resmiye istihsal etmeksizin tebdili
tabiiyet edipte tarafı Devleti Aliyyeden tabiyeti ıskat olunan eşhas Memaliki
Osmaniyede istimlak ve tevarüs hakkından mahrum olurlar.

Madde 3 - Maddei sabıkada gösterildiği üzere hakkı istimlak ve tevarüsten
mahrum olacak eşhasın akaratı memlükesi tebeayı Devleti Aliyyeden bulunan
veresesi beyninde emvali menkule gibi taksim olunur. Ancak Arazi Kanununun 110
uncu ve 111 inici maddeleri ahkamınca o makulelerin arazii emriye ve mevkufede
hakkı tapuları kalmaz. Ve tebdili tabiiyetlerinden mukaddem uhdelerine geçmiş
olan arazii emiriye ve mevkufe dahi varislerine intikal etmeyip mahlül olur
ve bu muamele icareteynli musakkafat ve müştegalatı vakfiye hakkında da
ayniyle caridir.

Madde 4 - Adliye ve Maliye Nezaretleri işbu kanunun icrasına memurdur.
-------------------
Bu Kanun;
(1) Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 20.9.1990 tarih ve Esas 1991/1666, Karar
1991/4726 Sayılı Kararı ile yürürlükte olduğu doğrultusunda karar
verilmesi üzerine külliyata alınmıştır.
KANUNLAR, MAYIS 1993 (Ek-16)
126-8
***


-Alıntıdır.-

14 Şubat 2009 Cumartesi

Amerika'ya Gidenler!

Çizen: Nuri Kurtcebe
Yayın: Cumhuriyet, 13.02.2009